Korkulu Rüya İlk Gün

Zorlu bir süreçten geçtin.İlk güne geldin.Kampüsün -ya da Fakülte her neyse- içindesin ve herkes sana bakıyor!Ne yapacaksın?Hoşgeldin Çömez!
Biliyorum ki hepimiz aynı kafayı yaşıyoruz.Hayata atıp tutuyorsun eminim sende benim gibi çoğu zaman.Zorlu ve kader belirleyici birkaç sınavdan geçtin.Ha bitti ha bitiyor derken iyi ya da kötü bitirdin ve tebrikler , kazandın! -kazandık da ne oldu?- Şimdi sıra yeni heyecanlar da , yeni korkularda...Lise ne kadar güzeldi öyle değil mi?Etrafında bir sürü arkadaşın vardı ve sen dilediğin gibi saçmalıklar yapabiliyordun.Kimseden çekinmene , utanmana gerek yoktu.Lakin süreç değişti sevgili okur , Üniversiteye Hoşgeldin!

                -Kendi hislerimle başlayacağım-Önceden ne kadar güzelmiş,üniversite eğitimi başlamadan önce üniversiteye gider kayıt yaptırırmışsın.Ne yaptığını ne yapacağını bilmeyen bu şanssız neslin içinde bulunduğu süreçte bu kuralda değişti tabii ki.Değişmese şaşardım ya zaten!Artık kayıt için üniversiteye gitmenize gerek yok.E-devlet denilen sistem üzerinden evinizin konforu ve rahatlığında -üniversite kayıt aşamasında sandalyenizde bir anda dikenler bitiveriyor ne kadar rahat olursunuz bilinmez- kayıt yapabiliyorsunuz.İyi midir kötü müdür bilinmez lakin bana soracak olursanız kötü bir şey.Zira kayıt yaptırmaya giderken bile bir nebze olsun gazınız alınmış , havanız sönmüş oluyor.Bu sistem ile o günü de aradan kaldırarak eğitimin ilk gününde üniversiteye gitmiş oluyorsunuz.

Dibine Kadar İlk Gün!
            Bak şimdi.Sana hayatımın en büyük saçmalığını anlatacağım.Okuduğum bölüm gereği derslerim %100 İngilizce işlenecekti ve ben bir senelik hazırlık sınıfı okumak zorundaydım.Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu tanıtım broşürlerini bulmuştum ve bulduğumda da aşırı sevinmiştim.Broşürün üzerindeki krokiye baktım.Okulun etrafında ne var ne yok diye süzüyordum.Aman Allah'ım oda ne? Okulumun hemen yanında koca harflerle 'METRO' yazıyor.Aşırı sevindiniz öyle değil mi?Düşünsenize Fakültenize metro ile gidip geliyorsunuz , trafik yok beklemek yok ve her şey ayağınızın ucunda...Bu bilgi bir kenarda dursun,biz yine ilk güne dönelim.

            Yarın yaşadığınız şehirden ayrılacağınızı düşünün.Ve ailenizden kopacağınızı.Her genç,ailesi ile ne kadar kavga ederse etsin ailesinden kopmak söz konusu olduğu zaman biraz olsun geri duracaktır.Ayrılma gerçekleşmeden önceki son akşam bütün akrabalarım,arkadaşlarım,ailem hepsi bir araya toplandı.Onların yüzüne baksanız ölüme mi gidiyor bu çocuk diye kolaylıkla düşünebilirdiniz.Her neyse,bilirsiniz;eniştelerin klasik makarna muhabbetini,sizden küçük kuzenlerinizin 'Abi üniversite de kızlar çıkma teklifi ediyormuş' klişelerini,dayılarınızın 'genç adamsın öğrenci evinde kalacaksın para lazım olur al koy cebine' gibi cümlelerini duymaya hazır olun.Sizi bilmem ama ben İstanbul'dan Ankara'ya eğitim için giderken ilk gün bile ailemi yanımda götürmemiştim.Halbuki öğrenci evinde kalıyorum kalacak yerleri de vardı lakin gelmelerine gerek olmadığını düşünmüştüm.Üniversite bahçesine lisenin ilk günüymüşçesine annemizin elinden tutup girmeyecektik ama öyle değil mi?Sizde böyle yapın , daha havalı oluyor.Annenizin ve babanızın sizden ayrılırken ki durumlarına değinmek istemiyorum bile.Anneniz rahat rahat ağlarken , babanızın sizden utanıp ağlayabileceği bir köşe araması gibi manzaralara şahit oluyorsunuz falan...
           
               Aileden ayrılmayı başarabildiğimize göre üniversitenin kapısından girelim artık.Eğer benim gibi kendi şehrinizden daha kötü bir şehirde üniversite okursanız -atdan inip eşeğe binmek misali- üniversitenizin şehrine adımı ilk attığınızda edeceğiniz küfürleri şimdiden hazırlayın derim.Zira ben İstanbul'dan Ankara'ya gittiğim ilk an,şöyle etrafa güzelce bir bakıp daha önce hiç etmediğim küfürleri etmiştim ve yine her zamanki gibi hayata atıp tutmuştum.Dipnot eklemek istiyorum ki bavulumu kaldırmak için yere doğru baktığımda gördüğüm travesti kartvizitleri de bu küfürlerimin ne kadar haklı olduğunu destekliyordu zaten.
                Rektörünüzün öğrencileri sıraya dizip açılış konuşması yapmasını falan beklemiyordunuz değil mi?Ya da hoca sınıfa girdiğinde ayağa kalkmayı?Ya da ne bileyim daha saçma şeyler...Okulun kapısından girdiğim anda hiçbir şekilde kendimden üst sınıftan öğrenciler göremedim -iyi ki de görmemişim- Okulun bahçesi tıpkı benim gibi çömezlerle doluydu ve birkaç rehber öğretmen diye adlandırılan akademisyenler ellerinde broşürlerle bu çömez grubuna başkanlık ediyorlardı.İşte en sevdiğim an.Akademisyenler okulun bahçesini ve etrafını gezdirirken görmek istediğim o güzel manzarayı gördüm.Broşürde koca harflerle yazdıkları 'METRO' aslında bir ulaşım aracı değil , bir market ismiymiş.Bilirsiniz işte şu sıradan toptancı marketleri.Aman ne komik.1-0.Yenilgi başlangıcı...İçimden ettiğim küfürleri hatırlayamıyorum lakin gerçekten içimden mi ettim onu bilemedim şimdi.
               Neyse,bu çömez gurubu içerisinde birkaç tane de olsa ciddi ciddi annesi veya babası ile gelenler de vardı.Siz onlardan biri olmayın diye söylüyorum bunu çünkü gerçekten komik duruyor.Akademisyenlerin içten içe sırıtmalarını şu an bile hatırlayabiliyorum.'Oryantasyon' denilen saçma bir program içerisine giriyorsunuz ve üniversite hayatınız boyunca neler yapacaklarınız size tek tek anlatılıyor.-yani diyorlar ki adam olun bunlara dikkat edin canınız yanmasın-
Eğer şanslı iseniz sınıfa çıkıp tanışma faslı yapmadan evinize gönderilirsiniz lakin benim gibi doğuştan şanssız biriyseniz bu faslı en derinine kadar yaşarsınız.Eğer sınıfa çıkartılırsanız,yaşadığı şehirde üniversite okuyan öğrencilerin özgüvenini rahatlıkla görebilirsiniz.Sanki okulun ağası onlarmış gibi kendi aralarında muhabbet eder ve en güzel yerlere onlar otururlar.Siz yine de fazla sövmeyin onlara çünkü daha sonra arkadaş olabilirsiniz.Akademisyeniniz sınıfa girdiğinde tanışma faslı başlar ve kimi titrek kimi saçma tonda onlarca ses kendini tanıtmaya başlar.Her şehirde fiks -fix de olabilir bilemedim şimdi- bir şeydir. Akademisyen ayağa kalkar ve şehirli öğrencilerin yeni gelenlerle kaynaşıp şehri tanıtmalarını ister - bunu yaparken aşırı sevimsiz bir ses tonu kullanır oda ayrı muhabbet- Şehrin meşhur olduğu şeylerden bahsederler lakin Ankara bunun haricindedir çünkü bana göre bir şehir travesti kağıtları ile ünlü olamaz.


Velhasıl Kelam üniversitenin ilk günü pek de abartılacak bir şey yok.Etrafınız zaten sizin gibi çömez insanlarla dolu olduğu için kimse yapacağınız absürt bir harekete odaklanmaz veya rencide edilmezsiniz.Asıl mevzu üst sınıflar okula gelmeye başlayıncadır fakat onlarda sürekli sınavlarla boğuştuğu için sizi pek izlemezler.Sınav olmadığı zaman da okula gelmeyen kesimdir zaten bunlar.Ancak burada da dikkat etmeniz gereken tek şey şudur ki üst sınıflar okuldayken bahçede gruplar halinde dolaşmayın.Gruplar halinde dolaşan tek bir kitle vardır oda üniversiteye yeni başlamış çömezler grubu.Kendinizi belli etmek istemiyorsanız , YAPMAYIN!
       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder